Olfaktometrik muayene terk edilmesi gereken ilkel bir yöntemdir
Ağız kokusu muayene etmek için hastasını koklayan hekimler var.
Bu makaleyi ağızı koklamasınlar diye yazdım, J Breath Research'de yayınlanmıştır.
ÖZET
Dünya üzerinde ağız kokusu üzerine çalışan bazı hekimler ağız kokusu hastasının muayenesi amacı ile ağzı 5 -10 cm uzaktan koklar. Veya birey doktorun yüzüne doğru üfler. Veya burnundan sümkürür gibi hava verirken hekim, hastasının burnunu koklar. Buna benzer başka bazı yöntemler de vardır.
Eğer koku hekimin hoşuna gitmezse, kötü koktuğuna hüküm verir, ağız kokusu teşhisi koyar. 0 (hiç koku yok) 5 (dehşetli pis koku) şeklinde puan verir. Buna organoleptik muayene adı verilmektedir. Üstelik bu hekimler organoleptik muayeneyi altın standart ilan etmişlerdir.
Oldukça ilkel, tutarsız, etik dışı, saygısızca, bireyi utandırabilecek, tekrarlanamaz, subjektif, güvenilmez, fazla basit, şarlatanca, tuhaf, hastalık bulaştırabilen, non-standart- kalibre edilemeyen, hem özgünolmayan, hem doğru olmayan, hem hassas olmayan, duygusal, hedonik, fleksibl, eksik ve aciz bir yöntemdir.
Halk deyişleri arasında birilerinin ağız kokusunu çekmek terimi yerleşmiştir ve zalim bir duruma katlanmak anlamına gelir. Ancak öyle anlaşılıyor ki hekimler arasında bazı ekoller ağız koklamayı bir muayene metodu olarak benimsemişlerdir.
Uluslararası tıp literatüründe prestijli bir dergiye bu problemi eleştiren kuvvetli bir makale yazdım.
Ancak bu makalemi yabancı doktorlar okuyor. Ülkemizde uluslarası literatür takip etme alışkanlığı fakültelerimiz dahil yerleşmediği için Türk hekimlerinin bu makalemden haberleri olmamış olabilir. Bu sebeple bu veb sayfasını hazırladım. Yabancı bilim adamlarına anlattıklarımı sizlere de anlatayım dedim.
1- GİRİŞ
Organoleptiik muayenenin en önemli üstünlüğü, koku şiddet ve kalitesine insan burnunun karar vermesidir. Diğer avantajları ise ucuz, cihaz gerektirmeyen, basit ve hızlı olmasıdır. [8, 9].
Bireyin kendi ağız kokusuna 1-kendisinin karar verdiği, 2-başkalarının karar verdiği, 3-doktorun karar verdiği yöntemler subjektif muayene yöntemleridir. Halitometre adı verilen cihazlarla gaz ölçümü yapmak ve kimyasallarla ağızda bakteri yoklamak ise diğer yöntemlerdir ve objektiftir.
2. KOKU ÖLÇMENİN DÜNÜ-BUGÜNÜ
1850-1900 arasında dünya üzerinde değişik yörelerde 7 tane kolera salgını yaşandı. Bu dönem doktorları hastanın yatağını ve dışkısını koklayıp kolera teşhisi koyuyorlardı. Ancak tıp biliminin imkanları dar olduğu için hastayı koklamayı anlamak mümkündür. Bu günün doktorlarının hastanın belirli bir organını isteyerek koklaması ve bunu teşhis için yapıyor olması sadece hekimi değil tıp biliminin de acizliğini tescil etmek anlamına gelir.
Eğitimli köpeklerin kanserli hastaları nefeslerinden tanıyabildikleri de gösterilmiştir. Ancak çağdaş tıpta eğitimli köpek kullanılmaz.
Modern tıpta gaz kromatografları, gaz detektörleri ppb seviyesinin bile altında gaz tespit eden e-burun cihazları bulunmaktadır. [10, 11] Hasta koklamak bu yöntemlerin yanında oldukça ilkel kalmaktadır.
Kedigillerde, leopar, kaplan, tilki gibi hayvanlarda burun delikleri ile koanalar arasındaki mesafe uzundur. Hava uzun bir yol kat etmektedir. Bu hayvanların olfaktör organlarına daha uzun bir süre temas etmektedir ve koku alma duyuları bu sebeple güçlüdür. [8] Fakat insanın burun anatomo fizyolojisi güçlü bir koku algılama yetisi için uygun yaratılışta değildir. Nefeste en az yüzlerce ve hatta binlerce gaz varken bir insan burnunun bu gaz bulutu içerisinde belirli bazı gazları seçerek ayıklaması pek mümkün görünmemektedir. Mümkün olsaydı bile uygulanabilir, tekrarlanabilir, ve akılcı bir yöntem değildir.
Koku eğitimi verildiğinde insanların bu kokuları seçebildiği öne sürülmüş olsa bile bunun neden kendini kandırmaca olduğu ilerleyen bölümlerde ele alınmıştır.
3- PSİKOFİZİK KANUNLAR
Bizim (insanların) koku algımız uyaranın şiddetinin logaritmasına indekslidir. [14, 15] Görme duyumuz, işitme duyumuz da böyle çalışır. Buna Weber–Fechner kanunu adı verilir.
Şimdi soldaki şekildeki kırmızı grafiğe bakınız. Dikkat edilirse, koku şiddeti belirli bir eşik seviyesine gelinceye kadar hiç koku alınmaz. [18] Eğer koku şiddeti koku alabilen eşik seviyenin 1 katına geldiyse koku almaya başlanır. Eğer eşik seviyenin 2 katına çıkarsa algılanan koku şiddeti 2 katına çıkmaz, 2 nin logaritmasına çıkar, yani 0.7 olur. Eğer koklanan koku eşiğin 3 katına çıkmış olsa o zaman algı 1 birim olur. Koku şiddeti 100 katına çıksa koku algısı 4.6 birim olur.
İyice anladık mı?
Şu noktayı iyice kavramak lazımdır: koku şiddeti çok artar ama algımız az artar.
Şimdi okumaya devam edelim:
Hastayı koklayan bilim insanları kokuyu derecelendirirken 0-5 arasında sayı verip zihinlerinde koku artışını lineer şekilde skorlandırmaktadır. Bu çok büyük bir hatadır. Çünkü hastanın ağzından kokladıkları koku 5 katına çıksa onlar 1.6 ya isabet edecek bir koku hissederler. Halbuki halitometreler tam arzu edildiği gibidir. Her koku artışını düzgün doğrusal bir oranda ekrana yansıtırlar.
Size bir sürpriz bilgi vereyim mi ?
Biz insanlar burnumuza çektiğimiz hava kütlesinin %10'unu koklarız, derin nefes çekersek %20 sini koklarız. [2] Gerisi boşa gider. Halbuki halitometreler tam arzu edildiği gibidir. Emdikleri havanın tamamını koklarlar.
4- DİŞ HEKİMİ ve HASTA PENCERESİNDEN BAKALIM
151 diş hekimine ağız kokusu hastanızı kokluyor musunuz diye soruldu 133 (%88) tanesi bunu kabul etmediğini söyledi. Diğerleri hastasının ağzını kokladığını söyledi.Emin olunuz hastalar da koklanmaktan mutlu değiller. [20, 21] 283 katılımdan %50 si koklanmaktan utandığını rahatsız olduğunu beyan etti. [22]. Bazıları ise koklanarak muayene olacağı için muayene olmayı red ettiğini ifade etti. [7, 23].
Hastaların utanmasının önüne geçmek için göz temasını engelleyen, şefaf olamayan bir perdenin arkasından hastayı koklamayı teklif etmişlerdir. Veya şırınga metodu ile ağızdaki havayı şırıngaya alıp o şırıngayı koklamışlar veya bir çok şırınga dolusu ağız havasını bir balona koyup balonu koklamışlardır.
Hatta bazı hekimler kokudan iğrendikleri için olsa gerek, hastanın ailesinden birisi koklasın bize kokuyu söylesin demişlerdir. [32]
5- İNFEKSİYON RİSKİ
Aynı markette ayakta duran iki kişi arasında kovid hastalığı bulaşabilirken, hastasının ağzını koklayan hekime neden bulaşmasın? veya hastasına neden bulaştırmasın? Elbette corona virüs (SARS-CoV-2) başta olmak üzere bir çok solunum yolu hastalığını organoleptik muayene sırasında bulaştırmak mümkündür. [32]. Bunun farkına varan bilim isnanları hastayı koklamaktan vaz geçmek yerine tüberkülozlu hastaları koklamamayı seçmişlerdir.Belirtisiz seyreden akciğer hastalıkları hiç nadir değildir. Hiç şikayeti olmayan insanların %24.6 - %64 kadarı rinovirüs hastasıdır. [34] Bu riskler organoleptik muayeneyi terk etmeye yeterlidir. Halitometreler ile çalışmakta buna benzer problemler yoktur.
Toksik gaz solumak
Ağız kokusunun zehirli gazlardan oluştuğunu biliyor muydunuz? Ağız kokusunun en baskın gazı olan H2S in 50 milimol kadarı 1250 tane fareyi öldürebilir. [38] 2.8 mg/m3(1ppm=~1.4mg/m3) konsantrasyondaki H2S gazına 30 dakika maruz kalmak tolere edilebilen sınır olarak kabul edilmiştir. [69] Şükür ki ağızdaki seviyesi 1.4 ve 140µg/m3 arasındadır [30] Fakat bu, zararsız olduğunun güvencesi değildir. Ağız kokusu hastalarında baş ağrısı veya görme bozukluklarının sık rastlandığı rapor edilşmiştir [72].Biz bir hayvan çalışmasında ağız kokusu gazının fare karaciğerinde hasar meydana getirdiğini ve kalp kası başta olmak üzere kan tablosunda anlamlı değişikliklere sebep olduğunu tespit ettik [73]
Bu gün elimizde yeterince delil yok fakat ağız kokusu bulunan bireylerin ağzındaki gazların bireyin sağlığına tamamen etkisiz olduğunu söylemeyeceğimiz ortada görünen bir gerçektir.
Bu zehirli gaz topluluğunu bir hekimin bilerek isteyerek muayene etmek amacı ile koklaması akılllıca değildir.
Ayrıca Avrupa standartları (European standards for determination of odor concentration by dynamic olfactometry (EN13725:2003)) insanların zararlı olma ihtimali bulunan potansiyel toksik gazları koklayarak teşhis etmesini yasaklamıştır. Bu durum bize organoleptik muayenenin terk edilmesini anlatır.
6 NONSTANDART MUAYENE PROTOKOLU
Ağız koklayan bilim insanları tamamen kuralsız ve kafasına göre hareket ederler.Kaşığı dile sürtüp koklayan, dile gazlı bez sürten, cam çucuk sürten, diş ipi sürten ve bunları daha sonra koklayanlar olduğu gibi, bilek yalayan, hastanın tükürüğünü koklayanlar da vardır. [7, 20, 44, 45, 46,47,49]
6.1 Nonstandart skala ve skorlama
Kokuyu 3 üzerinden skorlayan vardır [44], 4,5,6,9,10 üzerinden puan verenler vardır [7, 49, 53-58] Hatta buçuklu puanlar ve yarım dereceler üzerinden puan verenler vardır [2].Kokunun şiddetini ağızın mesafesine göre ayarlayanlar vardır. Örneğin 30 cm uzaktan koku varsa 1 derece, 20 cm uzaktan koku varsa 2 derece gibi skorlayanlar vardır. [59, 60]. Bu standartsızlık organoleptik muayeneyi kalibre edilemez, standardize edilemez, tekrarlanamaz, kullanılamaz yapar.
0-5 arasında puan kullanılıyor olsa bile insanlar tavan değerini asla puanlayamazlar. Yani 0-5 skorlaması yaparken bir insan 5 değerini nasıl anlayabilir ? Bu imkansızdır. Bir koku burnunuza tutulsa ve şiddetini 0-5 arasında puanla deseler? nasıl puan verebilirsiniz? 5 değerini bilmeden 2 değerini bilemezsiniz. Her şiddetteki koku 5 tir. 1 değerini tanımlamak için 2 değerini tanımlamak gerekir. 2 yi tanımlamak için 3 gerekir. Bu böylece gider ve 5 değerini tanımlamak için bize bir 6 gerekir.
Koku eğitimi alan bireylerin bunu ayırt edebileceği iddia edilmiştir. Satürasyon seviyesini bireye öğretirsek puanlaması doğru olur diye düşünmüşlerdir. [13, 16]. Fakat bu imkansızdır. Çünkü herkesteki olfaktör reseptör sayısı farklıdır. Bir insanın koku algısını satüre eden odoran konsantrasyonu diğerini satüre etmeyecektir.
Başka bir örnek vereyim:
Bir kişiye baş ağrısını 5 derece üzerinden puanlamasını söylesek kişi daima 5 puan vermeye eğilimlidir. Çünkü 3 puan verebilmek için 4 veya 5'i bilmesi gerekir. Görme fonksiyonu ve işitme fonksiyonu da böyledir.
Bu gün hastalarını koklayan bilim insanlarının yaptığı büyük hatayı gördünüz mü?
6.2 nonstandart ölçüm öncesi protokolu:
Kimi bilim insanları organoleptik muayeneden 3 hafta önceden antibiyotikleri keser, bazısı 6 hafta önceden keser, kimisi 4 hafta, 3 ay veya 4 ay öncesinden kesenler vardır [5, 51, 53, 61,62] Hatta hayati önem taşıyan ve kesilmemesi gereken tansiyon ve parkinson ilaçlarını kesen hekimler bile vardır [61]Yeyip içmeyi 12 saat önceden kesenler vardır, kimisi 4 saat önceden keser. 48 saat veya 72 saat önceden kesenler vardır.
Asıl felaket şudur: hastaları aç bırakırlar. Açlık ağız kokusu meydana gelir. Daha sonra hastayı koklayıp sizde ağız kokusu var derler. Halbuki hastayı aç bırakmasaydı ağız kokusu olmayacaktı. Yani bu hekimler, kendi oluşturdukları kokuyu ölçmektedir.
Doğrusu şudur: Alkol 1-2 hafta önceden kesilmelidir. Etkisi en uzun süren koku yapıcı madde alkoldür. Sigara ve antibiyotikler 1 hafta, parfüm 1 gün, önceden yasaklanmalıdır. Yiyecekler 1-2 saat önceden yasaklanmalıdır. Su ve hayati önem taşıyan ilaçlar asla yasaklanmamalıdır
6.3 Nonstandart ağız havası ölçüm teknikleri
Ağız koklayan bilim insanlarının bu konuda da bir standardizasyonu yoktur. Hastanın ağzına tüp sokan, burnuna tüp sokan, hastaya sayı sayarak konuşturan, 10 cm uzaktan, 15, veya 30 cm uzaktan koklayan, 3 koklayıcı kullanarak koklayan, koklama işlemini 30 saniye, 1,2 veya 3 dakika sürdüren, koklamadan önce hastaya nefesini tutumasını söyleyen, hastaya bileğini yalattırıp hastanın bileğini koklayanlar vardır. Saha farklı ağız koklama yöntemleri de vardır. [2,5,31, 45, 49, 52, 60, 62,69,70]6.4 Nonstandart burun havası koklama yöntemleri
Buruna bir kap yerleştirmek ve hastanın sümkürür şekilde verdiği havayı balona toplamak, buruna boru sokmak gibi değişik teknikler vardır [72]
Asıl tuhaf olan nedir biliyor musunuz?
Burundan çıkan havayı bile akciğer havası ve burun havası olarak ikiye ayırma becerisine sahip olduklarını düşünüyorlar. Burun havasından gelen kokuyu burun hastalıklarına atfederken, akciğerden geldiğini iddia ettikleri kokuyu ise sistemik hastalıklara etiketliyorlar. [2, 51, 62]
Literatürde dimethyl sulfide isimli gazın kan gazı olarak nefesten atıldığını ve sistemik hastalıkları temsil ettiğine inanılmaktadır.
Literatürde dimethyl sulfide isimli gazın kan gazı olarak nefesten atıldığını ve sistemik hastalıkları temsil ettiğine inanılmaktadır. [62, 72, 74] Halbuki bu gaz, ağızda meydana çıkan H2S gazının metabolize edilmiş ürünüdür. H2S'in toksik etkisinden kurtulmak isteyen bakteri ve organizmamızın hücrelerinin faaliyetiyle H2S molekülü metil sülfite dönüştürülür. Daha sonra bu madde dimetil sülfite dönüştürülür. [62,75, 76]. Buna metilasyon adı verilir.
Burunda var olduğu söylenen dimetilsülfit belkide kandan buraya gelmiyordur. Burada oluşuyor ve kana geçiyor olabilir. Kana geçtiği için burun havasında bulunmuyor olmalıdır.
7 PSİKOJENİK AĞIZ KOKUSU TEŞHİSİ KOYMAK
Ağzı koklayan bilim insanlarının yaptığı hatalardan bir tanesi koku bulamazsa psikojenik ağız kokusu tanısı koymalarıdır. Bu önemli bir hatadır. Çünkü ağız kokusu varken de psikojenik ağız kokusu bulunuyor olabilir. [27, 30, 51, 78, 79]8 KOKUDAN TEŞHİS ETMEK
Ağız koklayan bilim insanları kokuları eğitim adı altında birbirlerine öğretmektedir. İnsanlar kokuyu öğrenerek ancak isimlendirebilirler. Bu isimlendirme kendine öğreten şahısın söylediği şekilde olur. Unibersal bir terminolojis yoktur. Mesela meyvemsi (fruity) koku deyince ne anlıyorsunuz? Portakal kokusu mu? Elma kokusu mu? Meyvemsi olmak ne demektir?Bir insan çimen kokusunu kokladığında çimen adını verirken bir başkası bunu naftalin kokusuna benzetebilir. Bu isimlendirme bireyin sosyo kültürel geçmişine indekslidir. [2] Benim naneli gazoz dediğim kokuyu siz inek idrarına benzetebilirsiniz. Benim sosyokültürel geçmişim ile sizinki uyuşmadığı için sonsuz çeşitlilikte opsiyonumuz vardır.
Bu bilim insanları "sulfurous, fecal, fruity, sweet, ammoniacal veya urine-like" şeklinde sıfatlar kullanarak kendilerine göre tanımladıkları kokuları sanki bizler de aynı gazları aynı şekilde tanımlamak durumundaymışız gibi etiketlemiş, işaretlemiş, ve hastalıklarla ilişkilendirmişlerdir. [26, 72, 74]. Örneğin balık kokusu ile trimetilaminüri hastalığı arasında bir ilişki kurmuşlardır. [62, 74] Bu ilişki tamamen hatalıdır. Ne balık kokusu trimetilaminüri hastalığına özeldir, ne de trimetilaminüri hastaları balık gibi kokmak zorundadır. Örneğin kötü vücut bakımı, gingivit, uriner infeksiyon, vaginal akıntı, böbrek hatsalıklarında balık kokusu olur [81], pemfigus hastalığında balık kokusu olur [82] periodontal hastalıklarda da balık kokusu olur [21], sağlıklı kadınlarda bile adet günlerinde balık kokusu olur [83].
Ağızı koklayarak tanı koyan bilim insanlarının daha ileri bir iddası ise kokladıkları indol molekülünde metil halkası bulunup bulunmadığını bile koklayarak anlayabildiklerini düşünmeleridir. Eğitimli bir koklayıcının metil indol ile indol molekülünü ayırabilmesi gerektiğini söylemektedirler. [2]
Gazlar olfaktör organa yarışma yolu ile bağlanırlar [87, 88] İnsan befesinde 3481 tane gaz bulunur [84] bimlerce gaz bulunur [85], 1840 tane gaz bulunur [86], 400–700 tane gaz bulunur [4, 21] veya 694 tane gaz bulunur [46] diyen raporlar vardır. Bu kadar çok sayıda gazın içinden yarışma yolu ile bağlanan bir tanesini tespit ettiğini iddia etmek biraz şaşırtıcı ve amacını aşan iddiadır. ispatsızdır, desteksizdir, akıl dışıdır.
9 YETERSİZLİKLER, TUTARSIZLIKLAR, GÜVENİLİRLİK BULUNMAYIŞI
Organoleptik muayene koklayan bireyin bireysel kişisel özelliklerine ve kararına bapğlıdır [1,45,46] fevkalade subjektiftir, tekrarlanamaz, güvensizdir, kalibrasyonu yoktur [1, 5, 7, 25, 46, 70, 71], eğitimli olsa bile koklayıcılar arasında tutarlılık yoktur [7, 25] Koklayıcının kültür, etnik kimliği, ruh durum, yeyip içtikleri, odanın nemi sıcaklığı, atmosfer basıncı, günün saatı sonucu değiştirir. Bir gazın konsantrasyonu bile koklayıcının bir kokuyu beğenmesini etkiler. Örneğin indol isimli madde düşük konsantrasyonlarda parfümlere ilave edilir, çiçek gibi kokarken, yüksek konsantrasyonlarda iğrenç ve pis kokar [93] Ağız kokusu gazında bulunur. Eğer koklayıcının burnuna düşük konsantrasyonda indol gazı isabet ederse bu hastada ağız kokusu yok diyebilir. Phenoxyethanol, methylpropional ve benzole isimli agzlar da benzer özelliklere sahiptir.10. KOKLAYICILARIN PROBLEMLERİ
10.1 Koklayıcının eğitimi
Koklayıcının eğitimi kokuların öğreten tarafından uygun gördüğü isimlerinin öğretilmesinden ibarettir. [2] Bu amaçla kullanılan koku hassasiyet ölçüm kitlerin-butanol isimli bir kimyasal maddeyi koklayarak çalışmaktadır. Bu madde hem olfaktör organı tahriş etmekte hem de asla ağız kokusu içerisinde yer almamaktadır. [4,5] Bu maddeyi koklayanlar arasında çok önemli uyuşmazlıklar bulunduğu görülmüştür [43]Koklayıcılarımn eşik değeri dieğrinden ve hastanın eşik değerinden farklıdır. hastanın ağız kokusunda yer alan bri gazın konsantrasyonu hastanın koku eşik değerini aştığı için koku duyar. Fakat bakalım bu gaz, koklayıcının eşik değerini aşıyor mu? eğer aşmıyorsa koklayıcı bu hastada ağız kokusu yok dieyecektir.
Bunun tersi de mümkündür. Hastanın rahatsız olmadığı ama koklayıcının koku alma eşik değerini aşan bir gaz hastada ağız kokusu var diye teşhis konulmasıyla sonuçlanacaktır.
10.2 Koklayıcının cinsiyeti
Kadınların koku alma hassasiyeti daha fazladır. Ancak kadınların menstürasyonda [7, 58] ve ovülasyonda [63] nefeslerinde fizyolojik olarak bir koku ortaya çıkar. Bu durumun kadın koklayıcıların organoleptik muayene yapmasına engel teşkil etmesi gerekir. Veya en azından kadın koklayıcıların ayın belirli günleri iş bırakması gerekir. Hatta menstürasyonda kadınların ağızlarındaki H2S seviyesi bile yükselmektedir. Yani koklayıcının ağız kokusu oluşur[63]. Üstelik her kadın menstürasyonda geçici bir trimetilaminüri hastasıdır [83].Menaopzdaki kadınların koku alma eşik değer değişimleri hakkında elimizde yeterli bilgi yoktur. Özellikle hamile kadınların koklayıcılık yapması uygun bulunmamıştır [2, 24].
Bütün bu sayılan özellikler sürekli olarak göz ardı edilmekte, ağız kokusu hastaları koklanarak teşhis edilmektedir.
10.3 koklayıcının yaşı
Yaş ile birlikte koku alma hassasiyeti azalmaktadır[58]. Buna rağmen ağız kokusu için organoleptik muayene yaparken koklayıcının yaşı hiç gündeme gelmemektedir. Özellikle 45 yaş üzeri kadınlarda koku alma hassasiyeti erkeklerden daha fazla etkilenmektedir [107]. Halitometrelerde böyle bir sorun yoktur. Halitometre eskirse sensor değiştirilir.10.4 Koklayıcının kendi ağız kokusu
Bir insanın ağzı kokuyorsa başkasının ağız kokusunu alamaz. Üstelik sıfır ağız kokusu diye bir kavram olmadığına göre her koklayıcı kendi ağız kokusunu aşan mikarda ağız kokusunu algılayabilme yetisi ile sınırlı olacaktır. Peki o halde bir hastanın ağız kokusu, koklayıcının ağız kokusunu aşmadıysa ne olacak ? Ağız kokusu bulunmasına rağmen koku yok demesi çok mümkün görünmektedir. Halitometrelerde böyle bir sorun yoktur10.5 Koklayıcının eşik değeri
Bir insanın bir gaza karşı sahip olduğu eşik değer ömür boyu aynı kalmaz. Daima değişir. Bu değişkenlik gün içerisinde olabileceği gibi dakikalar içerisinde de gerçekleşebilir. Halitometrelerde böyle bir sorun yoktur. Aynı gaza karşı daima aynı hassasiyete sahiptir. Üstelik halitometreler kokusuz gazları bile tespit eder.Kokusuz gazların tespit edilmesi neden önemlidir?
Bu gazların şimdi kokusuz olması 1 gün sonra kokusuz kalacağı anlamına gelmez. Ayrıca bu gazlar perireseptör sıvıların kimyasını değiştirebilir ve bulunduğu ortamdaki diğer kokuların algı eşiği üzerine önceden kestirilemeyen değişikliklere sebep olabilirler. Vey aa bu kojusuz gazlar kokulu olduğu bilinen diğer gazlar ile etkileşerek koku kalite ve kantitesi üzerine önceden kestirilemeyen değişimlere sebep olabilir.
Örneğin Acetaldehyde, Benzene, Styrene, Ammonia kokusuz olabileceği gibi belirli bir eşik değeri aşarsa ağız kokusunun en kokulu gazı haline dönüşebilir. İnsan burnu bu gazları yakalamadığı halde halitometreler her konsantarsyonda bu gazları tespit edebilir.
İşte halitometrelerin kokusuz gazları da tespit edebilmesinin önemi buradadır.
11. ALTERNATİF TEKNİKLER
Multigaz detektörleri, e-burunlar, gaz kromatografileri klinikelrde yaygın olarak kullanılmalıdır. Bu gün popüler kullanılan Halimeter ilkel ve tek 1 tane gaz ölçen cihazdır. Klinikte oldukça yetersizdir. Oral (smart) chroma ise 3 tane gaz ölçebilri. Halbuki endüstriyel multigaz detektörleri tam ihtiyacımız olduğu üzere yüzlerce gazı tespit edebilir. Bu sebeple endüstriyel gaz detektörleri kliniklerde ağız kokusu ölçümü amacı ile kullanıma sokulmalıdır. Kendi yaptığım çalışmalarımda ya kendi yaptığım Halitor markalı cihazı kullandım veya endüstriyel gaz detetörleri kullandımKARAR
Organoleptik muayene subjektiftir, tekrarlanamaz, güvensizdir, kalibrasyonu yoktur. Zayıf, ilkel, eksik, hatalar yapabilen bir yöntemdir, sağlığa aykırıdır. Klinik uygulamalarda problem yaratabilir.Tip1 ağız kokusu ile diğerlerini ayıracak pratikte kullanımı kolay teknikler geliştirdim ve yayınladım. Bu teknikler ile ağız kokusu hastalarını kolayca teşhis edebilirsiniz. Ayrıca sadece ağız kokusunu tanımlayıp sınıflamakla kalamdım aynı zamanda subjektif ağız kokusunu da tanımlayıp sınıfladım ve terimlerin için doldurdum. Klinikte subjektif ağız kokularını da yayınlayıp sunduğum sorular ve verilen cevaplar ile kolayca ön tanı koyabileceksiniz.
Orijinal makaleyi indirebilirsiniz:
Aydin M. Criticism of the organoleptic examination for the diagnosis of oral halitosis. J Breath Res. 2022 Oct 13;17(1). doi: 10.1088/1752-7163/ac8faf. PMID: 36067739. FUL TEXT PDF